top of page
  • LinkedIn
  • Facebook
  • Whatsapp
  • Twitter

ESKİ ŞİRKETİN BORÇLARI: YENİ YA DA BAŞKA BİR FİRMA HANGİ HALLERDE SORUMLUDUR?(İ.İ.K 96-97 VE 99 HACZİ)

  • avoguzboydak
  • 14 Ağu
  • 5 dakikada okunur
ree

ESKİ ŞİRKETİN BORÇLARI: YENİ YA DA BAŞKA BİR FİRMA HANGİ HALLERDE SORUMLUDUR?

(İ.İ.K 96-97 VE 99 HACZİ)

 

            Ekonomik şartların zorluğu, firmaların kendine yetememesi, potansiyelin erimesi, öngörülemez finansal tablo, borçların karşılanamaz boyutlara ulaşması… vb sebeplerle alacaklılardan mal kaçırmak maksadıyla günümüzde firmalar işlevsiz bırakılarak yeni bir şirket açma yoluna gittiği ya da başka bir firma altında faaliyet yürüttüğü gözlemlenmektedir. Firma üzerinde malvarlığı bırakılmadığında, mevzuat gereği şirket sahibi ya da yetkililerinin şahsi malvarlığına başvurma yolunun da açık olmamasından ötürü alacaklılar için tahsil kabiliyeti olmayan bir girdap başlamaktadır. Özellikle günümüz ülke şartlarında alacaklılardan mal kaçırmak için bu yönteme sıklıkla başvurulmaktadır. Peki, bu yöntemde eski şirket alacaklıları, yeni şirkete ya da başka nam altında işleri yürütülen şirkete başvuramazlar mı? Elbette yasa ve içtihatlarla belirlenen şartların oluşması durumunda eski işlevsiz şirketin alacaklıları, alacaklarını tahsil etmek için yeni şirkete başvurabilirler. Türk hukukunda yeni yahut başka bir firmanın sorumluluğu için başvurulan hukuki yöntemlerden biri “tüzel kişilik perdesinin aralanması(kaldırılması) davası” iken bir diğeri “İ.İ.K. 96-97 İstihkak İddiası/Haczi” dir. Bu yazımızda sizlere 2004 sayılı İ.İ.K. 96-97 ve 99 haczine ilişkin Yargımızın somut ve güncel yaklaşımından bahsedeceğiz.

 

            Yukarıda da kısaca bahsettiğimiz üzere şirketin malvarlığı kaçırılarak yeni şirket açılması veyahut faaliyetlerin başka firma üzerinden yürütülmesi, eski şirketin borçlarından muaf tutmaz. Eş ifadeyle borçlu firmayı kapatıp eşin, oğlun, kızın, gelinin, damadın… vs. üzerinden yeni şirket açılması ya da bu kişiler üzerindeki şirketlerle faaliyetin idamesi eski şirket alacaklılarını harekete geçirip, husumeti bu tarafa yönlendirebilir. Biz bu yazımızda alacağın infazı yani icra takibi aşamasındaki bahsimizin tezahürü olan İ.İ.K 96-97 haczin üzerinde duracağız. Bu yazımız aslında Türkiyede faaliyet gösteren fazla sayıda firmayı çok yakından ilgilendirmektedir.

 

             Alacaklı; ilamsız(örnek 7), ilamlı(örnek4-5), kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu(örnek 10)… vs. yollardan biri ile icra takibine girişir. Şartlarına göre icra takibini kesinleştirir. Borçlu firma borcunu ödemez akabinde alacaklı haciz aşamasına geçer ancak alacaklı, borçlu firma üzerinde hiçbir malvarlığı bulunmamakta olduğunu banka hesaplarının boşaltılmış olduğunu gözlemler. Kısaca alacaklı, alacağını tahsil edemeyeceği, tahsil kabiliyeti olmayan bir icra sürecinde kendisini bulur. Kahir ekseriyette alacaklılar daha fazla zorlayıp kurcalamamaktadır. Çünkü icra takibinde bu aşamadaki her masraf alacaklı cebinden çıkmaktadır. Zaten tahsil edemiyorum ve ne için daha fazla masraf yapıyorum mantığıyla dosyayı atıl bırakmaktadır. Ancak azınlıkta da olsa bazı alacaklılar alacağını tahsil etmek için emeğini ve çabasını esirgemez. Bu tip alacaklılar öncelikle borçlu firma sahibi ve yetkilileri hakkında haricen bir araştırmaya girer. Faaliyetlerini yürütüyor mu, nerede yürütüyor, hangi ad altında yürütüyor? gibi…  Bu araştırmalarını bazen bir müşteri olarak bazen eş dost çevresinden bilgi edinerek çok çeşitli usullerle edinmektedir. Sosyal medya paylaşımlarından bile tespit edebilmektedir. Eğer ki alacaklı tahsil kabiliyeti olmayan şirketin faaliyetlerini başka şekilde yürüttüğünü tespit ederse işte İcra İflas Kanunumuzdaki o süreci derhal başlatmaktadır. İş yeri haczi ve 96-97 istihkak prosedürü…

 

              Hukukumuzda iş yeri haczi için katı düzenlemeler, kıstaslar söz konusu değildir. Alacaklı yahut alacaklı vekili icra dosyası için İcra Müdürlüğüne vereceği “………………….. olarak belirtilen  iş yerine borca yetecek malların haczini….” içerir talebini harç ve masrafların da yatırılması suretiyle  icra müdürünün onaylamasıyla herhangi bir adreste hacze çıkabilir. Yani alacaklının gösterdiği yerin borçlu firmanın resmi yerlerdeki adresi olması şart değildir. Herhangi bir firma adresini gösterip o yere haciz memuruyla gidilmesine engel bir hüküm yoktur. İcra müdürü de farklı adresteki iş yeri haczinin onayında herhangi delil ya da emare dahi aramamaktadır. Kısaca alacaklı, kesinleşmiş icra takibinde istediği yere hacze çıkabilir. Buna engel hiçbir husus söz konusu değildir. Bu durumun hakkaniyetsiz olduğu, salt haksız yere hacze gelinerek hiç alakası olmayan bir firmanın itibar kaybetmesine sebebiyet verdiği, yasanın bu şekilde dengeyi sağlayamadığı eleştirileri de kanaatimce haksız olmamasına rağmen uygulamanın bu şekilde olduğunu tereddütsüz ifade edebiliriz.

 

            Gel gelelim haciz mahalinde yaşanacaklara ve haciz tutanağına… Çünkü Mahkemelerce yeni yahut başka bir firmada yapılan haczin, borçlu firma malları olduğunun kabul edilmesinde dikkat edilen en önemli belge haciz tutanağıdır. Örnek olay üzerinden ilerleyelim… Alacaklı, haricen araştırma yaptı borçlu X şirketinin faaliyetlerini Y şirketi adı altında yürüttüğünü tespit etti. Kesinleşmiş dosyasında Y firması adresinde iş yeri haczi talep etti ve icra müdürünce bu talep onaylandı. Haciz memuru ile hacze gitti. Haciz memuru tutanağı tutmaya başladı. Alacaklı yahut vekili haciz işlemlerine başlanmasını talep eder. İcra memurunun o esnada haciz yapmaya başlar. Haciz memuru haczi başlatmaya, malları tutanak altına almaya mecburdur, takdir yetkisi söz konusu değildir. Önemli olan haczin mahiyeti yani mahcuzlara 96-97 haczi mi yoksa 99 haczi mi tatbik edildiğidir. Bu bazen icra memurunun takdiriyle, bazen icra müdürünün takdiriyle bazen de icra mahkemesinin kararıyla verilir. Uygulamada birlik bulunmamaktadır. Şehirden şehre, ilden ilçeye hatta hacizden hacze dahi farklı uygulamalar mevcuttur. Peki nedir 96-97 haczi? Haciz tutanağıyla belirlenen malların borçlu firmaya ait olduğunun kabul edilmesidir. Yani haczedilen mallar yeni ve/veya başka bir firmanın değil; borçlunun mallarıdır kabulü… Bu durumda borçlu veya malların kendisine ait olduğunu iddia eden üçüncü kişi 7 günlük süre için İcra Hukuk Mahkemesinde istihkak davası açması gerekir aksi takdirde haciz kesinleşmiş olur. Davayı açarken tedbir talep edilmesini tavsiye etmekteyiz. Çünkü dava açılması otomatikman durdurmamaktadır. Malların muhafaza altına alınması ya da satış işlemleri durdurulmadığında malın ihaleyle satılması kuvvetle muhtemeldir ki bu durumda davanın kazanılmasında dahi mallara erişilememektedir. Ancak maalesef ki uygulamada böylesi gri alanda takibin durdurulmasına yönelik tedbir taleplerinin Mahkemelerce genellikle reddedildiğini gözlemlemekteyiz. Gelelim takdir ya da kararın 99 haczi olması haline… Haciz tutanağıyla belirlenen malların üçüncü kişiye/firmaya ait olduğunun kabul edilmesidir. Yani haczedilen mallar borçlunun değil; 3.kişi/firmanın olduğunun kabulüdür. Bu durumda alacaklının 7 günlük süre için İcra Hukuk Mahkemesinde istihkak davası açması gerekir aksi takdirde malların üçüncü kişiye/firmaya ait olduğu kesinleşir.

 

            Peki haciz tutanağında hangi hususlarda yapılan tespitler yeni ya da başka şirket olan Y firmasını, X firmasını borçlarından sorumlu kılar? Başka bir ifadeyle haciz mahalinde vuku bulan hangi hususlar yeni ve/veya başka Y firmasının da sorumluluğunu doğurur? Güncel yargılamada özellikle şu 3 hususa Mahkemeler dikkat etmektedirler:

1-     Borçlu şirket iş yeri adresi ile hacze gidilen iş yeri adresi aynı mı?

2-     Borçlu şirket yetkilisi haciz mahalinde hazır mıydı, rastlanıldı mı?

3-     Evrak - kıymetli evrak incelemesinde borçlu şirket yahut borçlu şirket yetkilisine ait kayıtlara rastlanıldı mı?

Bu üç hususa bilhassa dikkat edilmektedir. Bu üç şartın da gerçekleşmesi mi gerekir sorusunun cevabı ise hayırdır. Çünkü uygulama ve haczin durumuna göre sadece birinin dahi gerçekleşmiş olması halinde 96-97 haczine hükmedildiğine rastlamaktayız. Peki tek irdelenen, gözetilen hususlar bunlar mıdır? Elbette ki hayır. Mahkemelerce ikincil olarak borçlu şirket yetkilileri ile başka/yeni şirket yetkilileri arasında akrabalık ilişkisi olup-olmadığı, borçlu şirket ile başka/yeni şirketin aynı iş kolunda faaliyet yürütüp-yürütmediği, borçlu firma müşteri portföyü ile yeni/başka firma müşteri portföyünün benzerliği…vs. gibi hususların da gözetildiği gözlemlenmektedir. Prosedür derin ve teferruatlı olup alanında uzman bir avukat dahilinde sürecin yürütülmesini önemle tavsiye ediyoruz.

 

            Yalın şekilde bahsettiğimiz bu prosedür  her geçen gün daha sık uygulanmaktadır. Eski tip, şark kurnazlığıyla mal kaçırma adımları bugün karşılık bulmamaktadır. Özellikle günümüzde varlık yönetim şirketlerinin bu prosedürü çokça kullandığını, tahsilat yaptıkları kadar mağduriyetlere de yol açtığını gözlemlemekteyiz. Ülkemizde bu tip firma sayısı azımsanmayacak nispette fazladır. Sayısının net olarak verilmesi ise bu hususun tabiatı gereği mümkün değildir. Farklı bir bakış açısıyla fazlaca firma bu prosedürün mağdur adayıdır. Alanında uzman, bu hususta tecrübe edinmiş bir avukatın 96-97 ve 99 haczi sürecinde danışmanlık ve desteği alınmasını ısrarla tavsiye ediyoruz.

BOYDAK HUKUK & DANIŞMANLIK

Kurucu ve Yönetici : Av. Oğuz BOYDAK


Yorumlar


Back to Top

BACK TO TOP

© 2035 by Knoll & Walters LLP. Powered and secured by Wix

bottom of page